Yükleniyor
0   /   100

Hava rüzgarlıydı, yarın havanın daha sakin olacağını haber veriyordu radyolar. Teknede hummalı bir telaş vardı, onaracakları ağların büyüklüğüne bakmadan bıkmadan usanmadan çalışıyorlardı. Ellerindeki nasırların dili olsa da konuşsa, emekten, alınterinden bahsetse.  Bilmen gerekenleri, zorluklarını anlatabilse…

Deniz ekmek kapısı, deniz zalim, deniz sevgili, deniz can yoldaşı, deniz sevecen, deniz öfkeli. Acından öldürdüğü de olur, mutluluktan güldürdüğü de.

Balıkçılığın çaparisini, düzenini, kösteğini, paraketesini, tırıvırını, ağ gözü açıklığını adın gibi bileceksin.

Her balığı, türünü, tam boyunu, çatal boyunu, yerini, yurdunu, yuvasını, geçiş noktalarını, yemini, oltasını bileceksin. Yoksa sonsuzlukta kaybolur gidersin. 

Gökyüzünün renginden, kuşundan, martısından, bulutundan, rüzgarından anlayacaksın.  

Kayasını, adasını, dalgasını, kıyısını, batısını, doğusunu, kuzeyini, yıldızını avucunun içi gibi bileceksin.  

Denizciler; denizin uğuruna veya uğursuzluğuna inanırlar çünkü uçsuz bucaksız denizin onları ne belalarla başbaşa bırakacağını, ne nimetler vereceğini bilemezler. 

Denizin üstü gibi altının heyecan verici, büyüleyici zaman zaman hareketli, tehlikeli bulurlar. Denizciler mitolojiyi bilmemelerine  rağmen Poseidon’a inanırlar. 

Denizci “Pruva Yelken” “Fora” nidalarıyla tam yol ileri ile yol verirler motorlarına. Ağlarını heyecanla sererler denize, sabırla beklerler, az ya da çok demeden ağlarını çekerler . Denizden gelen denize gider düsturu ile ağa gelenin hepsi benimdir anlayışını kabul etmezler, denize geri düşenin adına sevinirler. 

Son dönemlerde dip balıkçılığı türemişti buralarda, denizin dibini talan eden bu soysuzlar, namussuzlar her şeyi yok ediyorlardı. Balıkçıların dingin dünyalarının birer kabusuydular. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir