Şubat ayının ilk haftası… Kışın ortasında olmamıza rağmen, Yalova’da bahardan kalma bir gün yaşanıyor. Yürüyen Köşk’ün gölgesinde yükselen asırlık çınar ağacı, zamana meydan okurcasına göğe uzanıyor. Dalları çıplak ama hâlâ görkemli… Gözler, bu köşk ve ağacın yıllar önce yaşadığı mucizevi hikâyeye yöneliyor.
Atatürk’ün, yalnızca bir çınar ağacını kurtarmak için köşkü yürütmesi, insanlara buranın büyülü bir yer olduğu hissini veriyor. Sanki doğa ile insanın uyum içinde yaşaması gerektiğini hatırlatan yaşayan bir ders gibi… Bir zamanlar köşkün kesilmesi planlanan dalların yerine, bugün bu hikâyeyi dinleyen insanların hayranlık dolu bakışları var.
Denizin hemen kıyısında, hafif esen rüzgarla birlikte burası, zamana meydan okuyan bir huzur noktası gibi hissediliyor. Çimenlerin hâlâ yemyeşil olması, doğanın buraya özel bir iltimas geçtiği izlenimini pekiştiriyor. Yürüyen Köşk, yalnızca bir yapı değil, aynı zamanda insan iradesi ile doğa sevgisinin eşsiz bir birleşimi…
Belki de bu yüzden, burada durup bu manzaraya bakan herkes, geçmişin izleriyle bugünün dinginliğini aynı anda hissediyor. Sanki köşk ve çınar, zamanın içinde durmadan bir şeyler fısıldıyor:
“Doğaya sahip çıkarsan, o da seni yaşatır.”