Yükleniyor
0   /   100

Sultanahmet’in Gülümsemesi

Ilık bir rüzgar, Sultanahmet Meydanı’nda geziniyor; tarihin, mazinin, hayatın, eskinin üzerinden savrulup insanların arasında dolaşıyor. Dokunduğu her insanda farklı duygular uyandırıyor.
Fotoğraf makinem omzumda, birkaç arkadaşla birlikte tarihin ve hayatın küçük anlarını kaydetmenin peşindeyiz.

DSC_0179.JPG

Minarelerin gölgesi düşüyor kaldırımlara, raylara, tramvaylara, parke yollara ve güvercinlerin kanat sesleri yankılanıyor. Tarihin dokusu içinde kaybolmuşuz, geçmişin yaşanmışlıklarına dokunuyoruz. O sırada, bankta oturan bu teyze çarpıyor gözümüze. Saçının rengine karışmış beyaz tülbenti, ılık rüzgarla hafifçe dalgalanıyor; saçları ile tülbenti arasına iliştirilmiş küçük çiçek motifleri bir bahar esintisini çağrıştırıyor sanki. Gözlerinde yılların bilgeliği saklı gibi, dudaklarında ebedi bir gülümseme kalmış, capcanlı, hayat dolu. Yüzünde, hem zamanın derin izleri hem de neşeli bir hayat hikayesinin yansımaları var.

Yaklaşıyoruz, o da bizi fark ediyor. Fotoğraf makineme dikkat kesiliyor, yüzünde eksik olmayan gülümsemesi ile “Çekebilirsiniz” dercesine bakıyor. Bakışından cesaretle soruyorum:

“Fotoğrafınızı çekebilir miyiz, teyze?”

Gözlüklerinin arkasında parlayan gözlerle başını sallıyor. Gülümsemesinin arkasındaki hikayeyi anlatmak istiyor gibi. Bizde anlatmasını ister gibiyiz ve koşulsuz hikayesini anlatmaya başlıyor. Kulak kabartıyoruz “… Bana göre her şey eskir, insanlar değişir, ama buranın havası hep aynı kalır.” diye bitiriyor hikayesini, ana fikrini sona saklamış gibi.

Deklanşöre bastığımda, yalnızca onun değil, zamanı da yakalamış gibi hissediyoruz. O samimi bakışı ve içten gülümsemesiyle, Sultanahmet Meydanı’na kazınmış bir hikaye oluyor bu kare.

Çekim bitiyor, teşekkür edip ayrılıyoruz. Ama o gülümseme, kareden çıkıp ruhumuza işliyor. Yıllar içinde Sultanahmet’den bahsedildiğinde aklıma o teyzenin huzur dolu yüzü ve gülümsemesi gelecek. Unutulmuş olan umudun yeniden can bulması, insana dokunduğunuzda yeniden yeşermesi demek bu.
Şehrin ruhunu taşıyan insanların varlığını kanıtlamak, temas etmek, o ana tanıklık etmek ve ölümsüzleştirmek benim için fotoğrafçılığın misyonu bu olsa gerek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir